Depresyon

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı
Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı
Hasta ve Hasta Yakınlarına Yönelik Bilgi Kılavuzu


DEPRESYON

 

Önemli not;
Bu broşür sizin şikayetlerinize tanı koymak üzere hazırlanmamıştır, ancak aşağıda tariflenen semptomlar sizde varsa sizi takip eden doktorunuza veya bir psikiyatriste başvurmanız önemlidir.

Depresyon tedavi edilebilir bir hastalıktır ve hastalık süresince yaşadığınız sıkıntılarınızın tedavi edilmesi yaşam kalitenizde belirgin bir iyilik hali sağlayacaktır.

Depresyon tipik olarak;

  • Kişinin daha önce yaptığı olağan etkinliklerden ve daha önce kişiye zevk veren durumlardan artık eskisi gibi zevk alamama ve bunlara karşı ilgisinin kaybolması ile kendini gösteren, çökkünlük, karamsarlık yanında keder ve elem duyguları ile seyreden depresif bir duygudurumdur.
  • Hastada, “gerek ruhsal gerekse fiziksel alanda enerji azlığı ile kendini gösteren genel bir yavaşlama hali vardır.
  • “Kişinin toplumsal, sosyal ve mesleki alanlarda eski işlevselliğinde azalma ile kendini gösterir”.
  • Depresif belirtiler ile depresyon farklı mıdır? Sorusunun cevabı ise; Depresif belirtiler, genellikle günlük yaşam olayları sonrası kişilerin olumsuz etkilenmeleri ve buna karşı oluşturdukları, kendilerinden ve çevrelerinden hoşnutsuzluk duygusunun yarattığı belirtilerdir. Genellikle bu belirtilere yol açan neden ortadan kalktığında ya da kişi duruma uyum sağladığında geçicidir. Depresyon ise kişinin yaşam kalitesini düşüren (insan ilişkilerinde olumsuzluk, iş veriminde düşme vb), adeta yok olma biçiminde ortaya çıkan bir hastalıktır ve mutlaka tedavi gerekir.

Depresyon toplumda en sık görülen psikiyatrik hastalıklardan birisidir;

  • Toplumda her 10 kişiden biri depresyon yaşamaktadır.
  • Her 4 kadından birisi (yaşamı boyunca hastalığı yaşama riski %10-25) yaşamları boyunca en az bir kez depresif epizod geçirmektedir.
  • Her 8-10 erkekten birisi (yaşamı boyunca hastalığı yaşama riski %5-12) yaşamları boyunca en az bir kez depresif epizod geçirmektedir.
  • Kadınlarda erkeklerden 2 misli daha fazla görülmektedir.
  • 20-40 yaşlar depresyonun en sık görüldüğü yaşlardır.
  • Ülkemizde de depresyon yaygınlığı (%8-20) diğer ülkelerdekine benzer oranlarda bulunmuştur.

Etyoloji (Sebepleri);

  • Depresyon tıbbi-psikiyatrik bir hastalıktır ve hangi nedenle başlarsa başlasın hastalık sırasında beyinde bazı kimyasal maddelerin miktarları ve birbirleri arasındaki denge bozulur. Depresyonda görülen belirtiler de bu dengenin bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkar.
  • Bu kimyasal maddeler beyin hücreleri arasındaki haberleşmeyi ve beynin bedenin diğer bölümleri ve organları ile haberleşmesini ve onları yönetmesini sağlar. Beyinde bu görevi gören yüzlerce kimyasal madde vardır. Bu maddelerin başlıcalarının isimleri serotonin, noradrenalin, asetilkolin ve dopamindir.
  • Depresyon sırasında oluşan bu dengesizlik beynin işlevlerinin bozulmasına neden olur. İşlevsellikteki bu bozulma depresyon sırasında suçluluk, üzüntü gibi ruhsal, unutkanlık, dikkatsizlik gibi bilişsel, durgunluk, yavaşlama gibi davranışsal, iştahsızlık, kabızlık, uyku bozukluğu, ağrı gibi fiziksel belirtiler ve benzerleri olmak üzere hem bedensel hem de ruhsal belirtilere neden olur.

Riskin artmasına neden olabilecek durumlar;

  • Düşük gelirliler, işsizler,
  • Genç, bekar ya da boşanmışlar,
  • Ailede depresyon, erken ebeveyn ölümü olanlar (riski %7 artırır),
  • Stresli çocukluk (kayıplar, ihmal, kötüye kullanım) yaşantısı olanlar,
  • Yaşam olayları (evlilik yaşamı ile ilgili çatışmalar, eşinden ayrılma ya da eşin ölümü, yeni bir işe geçme ya da çalışma şartlarının değişmesi, ağır fiziksel hastalık ya da aile bireylerinde hastalık gelişmesi, yakın aile bireylerinden birinin ölümü) yaşayanlar,
  • Kentte yaşayanlar (Irklar ve etnik gruplar arasında belirgin fark bildirilmemiştir)
  • Kronik stres ve güven eksikliği yaşayanlar,
  • İçe dönük, aşırı titiz, mükemmeliyetçi ve bağımlı kişilik özellikleri olanlar,
  • Diğer insanlarla yakın ilişki kuramayanlar,
  • Diğer psikiyatrik durumlarla birliktelik
  • Önceden depresyon geçirmiş olanlar,
  • Kaygı bozukluğu olanlar
  • Nörolojik hastalığı olanlar (Parkinson, Alzheimer, inme),
  • Uyku bozukluğu olanlar
  • Alkol ve uyuşturucu madde kötüye kullanımı olanlar
  • Dahili ve cerrahi hastalığı olanlar (şeker hastalığı, hipertansiyon, kanser, romatizmal hastalıklar, vitamin eksikliği (B1, B12) , troid hastalığı, bazı ilaçlar (kemoterapi ilaçları gibi)…vs)

Major Depresif Bozukluk;

  • Tek epizod (atak) veya tekrarlayan (rekürren) epizodlar olabilir
  • Şiddetine göre hafif, orta veya ağır şiddette olabilir
  • Psikotik semptomlar (örneğin kötülük göreceği düşünceleri, suçluluk duygusuna ilişkin yoğun inanç,…) eşlik edebilir ya da etmeyebilir
  • Belirtiler doğum sonrası dönemde ortaya çıkabilir (postpartum depresyon)
  • Hastalar şikayetlerine neden olacak belirgin bir yaşam olayı tarifleyemeyebilirler (sağlığım yerinde, işimden, hayatımdan, eşimden memnunum ama beni neyin mutsuz ettiğini anlayamıyorum hayattan ve yaşamaktan eskisi kadar keyif alamıyorum).
  • Bazen de normalde uykusunun, iştahının azalması beklenen hastalarda normalden daha fazla uyku ve iştah artışı tabloya eklenebilir (atipik).

Klinik Görünüm; 4 alt alanda incelenir.
Duygulanım ve duygudurum bozuklukları

  • Çökkün duygudurm
  • İlgi ve istek azlığı
  • Bunaltı (anksiyete)’ya eşlik eden fiziksel belirtiler
  • Duyguları yokmuş gibi hissetme (ne ağlayabiliyorum, ne gülebiliyorum)

Bilişsel Bozukluklar

  • Düşünce süreci ve hızında yavaşlama
  • Düşünce içeriğinde bozukluklar (suçluluk ve değersizlik düşünceleri, önemli bir hastalığı olduğuna dair kaygılar, takıntılar,…)
  • Olumsuz düşünceler (ben kötüyüm, dünya kötü, gelecek kötü)
  • Umutsuzluk
  • Kararsızlık
  • Konsantrasyon güçlüğü
  • Dikkat bozukluğu
  • Unutkanlık
  • İntihar düşünceleri

Bedensel (vejetatif) belirtiler

  • Enerji azalması
  • İştah azalması ve kilo kaybı
  • Cinsel istek kaybı
  • Uyku düzensizlikleri

Davranış bozuklukları

  • Hareketlerinde yavaşlama (retardasyon)
  • Hareketlilik (ajitasyon)

Bütün bu semptomlar sabahları artabilir, akşamları artabilir ya da gün boyu değişmeyebilir.

İntiharın Risk Faktörleri;

  • Kendisi ve yakınları ile ilgili ölüm düşüncesi ve planlarının olması
  • Psikotik belirtiler ya da emir veren halüsinasyonların varlığı
  • Depresyona eşlik eden yoğun anksiyete ve ajitasyonun varlığı
  • Ailede intihar etmiş kişilerin varlığı
  • Daha önce ciddi intihar girişimleri varlığı
  • Umutsuzluk olması
  • Alkol ve madde kullanımının eşlik etmesi
  • Maddi-ekonomik zorlukların bulunması
  • Eşlik eden diğer ağır hastalıkların olması
  • Cinsiyetin erkek olması
  • Tek başına yaşıyor olma
  • Ergenlik döneminde ya da 60 yaş üzerinde olma
  • Depresif epizodun uzun sürmesi
  • Dini inançlarının olmaması

Depresyonun tedaviye iyi yanıt vermesi için olumlu faktörler;

  • İleri yaşta başlaması
  • Hafif düzeyde olması
  • Psikotik özellikler bulunmaması
  • Tedaviye erken başlanması
  • Yeterli doz ve süre tedavi uygulanması
  • Distimi, kişilik bozukluğu, madde kötüye kullanımı gibi diğer psikiyatrik bozuklukların olmaması
  • Olumlu aile, iş ve uğraşı koşulları
  • Ailede afektif hastalık öyküsü olmaması
  • İşlevselliğin iyi düzeyde olması
  • Hastaneye yatış sayı ve süresinin azlığı

Depresyonun tedaviye yetersiz yanıt vermesi için risk faktörleri;

  • Genç yaşta başlaması
  • İlk atağın uzun ve şiddetli olması
  • Psikotik özelliklerin varlığı
  • Tedaviye geç başlanması
  • Yetersiz doz ve süre tedavi uygulanması
  • Distimi, çifte depresyon (distimi üstüne majör depresyon varlığı), anksiyete bozuklukları, madde kötüye kullanımı vb. ile birliktelik
  • Psikososyal stres etkenlerinin fazlalığı
  • Ailede afektif hastalık öyküsünün varlığı
  • İşlevselliğin düşük olması
  • Sık hastaneye yatma öyküsü

TEDAVİ

    • Tedaviden fayda görmek olarak tanımlanan durum hastanın depresyon belirtilerinde %50 azalma olmasıdır.
    • Tedavi edilmeyen olgular 6-24 ay içinde kendiliğinden düzelebildiği gibi, hastaların %10’unda belirtiler iyileşmeyip iki yıldan daha fazla sürmektedir.
    • Depresyon epizodlarının %40’ı 3 ay içinde
      %60’ı 6 ay içinde
      %80’i 1 yıl içinde iyileşme göstermektedir.
    • Hastalar tedavi için başvurduklarında hekimleri ile birlikte tedavi şeklinin kararlaştırılması önemlidir.
    • * İlaç (antidepresanlar, anksiyolitikler, antipsikotikler, duygudurum düzenleyicileri)

    • * Psikoterapi
    • * İlaç + psikoterapi
    • * EKT
    mevcut tedavi seçenekleridir.

  • Ancak bu karar verilirken hastaların daha önce kullandıkları ilaçlar ve yanıt oranları, kullanacakları ilaçların yan etkileri, diğer dahili veya cerrahi hastalıkları nedeni ile kullandıkları ilaçlar ve etkileşimleri, gebelik gibi özel durumlar ve maliyet göz önünde bulundurulmalıdır.
  • İlaç başlandıktan sonra tedavi dönemi; 6-8 hafta sürdürülür (en az 12 hafta), amaç klinik belirtilerin en az %50 azalmasıdır. Bu dönemde ortaya çıkabilecek yan etkilerin çoğu ilk hafta ya da 10 gün içerisinde azalarak kaybolur. Ancak hastayı takip eden doktorun bu konuda bilgilendirilmesi gerekmektedir.
  • Devam dönemi; 4-5 ay sürdürülür (en az 6-9 ay), amaç sağlanan iyiliğin pekişmesidir, tedavi akut dönemdeki dozla sürdürülür.
  • Sürdürüm dönemi; 5-12 aya kadar sürdürülür, amaç iyilik durumunu sürdürmektir. Doz bu dönemde azaltılabilir.
  • Her ne kadar depresyonların yaklaşık %40’ı kendiliğinden iyileşse de, bu hastalık gerek kişinin yaşamını engelleyici özelliği, gerekse zaman zaman gerçekleşen intihar gibi olumsuz sonuçlara neden olması sebebi ile acil tedavi gerektiren bir hastalıktır.
  • Günümüzde kullanılan antidepresan ilaçlarla iyileşme oranı ortalama %66-70 iken, plasebo verilenlerin ancak %33’ü yanıt vermektedir.
  • İyileşmeyen olgularda tedaviye ikinci bir ilacın eklenmesi ile iyileşme oranı %85’e çıkmaktadır.

Psikoterapi;

Hastalara ilaç tedavisinin yanı sıra yapılacak psikoterapi yaklaşımları;

  • İlaç tedavisine uyumu artırır
  • Hastalığı kontrol etmede yararlıdır
  • Belirtilerin tanınmasını sağlar
  • Stresle başa çıkma öğrenilir
  • Yaşam tarzında değişimler tartışılabilir
  • Belirtilerin düzelmesinde etkilidir
  • İyileşmeye daha kısa sürede ulaşılmasını sağlar
  • Elde edilen iyiliğin kalıcı olmasını sağlar
  • Kişilerarası terapi
  • Davranış tedavileri
  • Bilişsel tedaviler
  • Bireysel ve grup terapileri

en sık kullanılan yaklaşımlardır.

Sonuç olarak, depresyon yaygınlığı ve işlevsellikte neden olduğu kayıplarla hem birey, hem toplum için önemli bir sağlık sorunudur ve ayrıntılı incelenmesi, erken tanınması ve tedavi edilmesi gerekmektedir.